Yarım Takımla Bu Kadar
Eskilerin kaleci bir puandır dediği dönemde henüz üç puanlı sistem icat edilmemişti. O zamanlarda galibiyete iki puan yazılırdı. O nedenle de bir puanı garantileyen kaleci, takımın yarısı sayılırdı. Sivasspor, Samassa’nın oynadığı yıl dâhil son dört sezondur yarım takımla oynuyor. Zira elinde bu seviyeye uygun kaleci yok. Bunu Malmö maçında bir kez daha acı bir şekilde tecrübe ettik.
Kırmızı beyazlı ekip, Trabzonspor’dan dört, Adana Demirspor’dan üç, Malmö’den üç gol olmak üzere dört resmi karşılaşmada 11 gol yedi. Sivasspor bu kadar golü eskiden 14 maçta yemezdi. Dün akşamki karşılaşmada her şeye rağmen normal bir kalecimiz olsa skor üç-bir değil en kötü bir-bir biterdi.
Gelelim Malmö maçına: Malmö karşılaşması UEFA Avrupa Ligi play off turu karşılaşması, yani bu turu geçerse Sivasspor grup aşamasına kalacak ve bu sayede hemen kasasına 3 milyon 600 bin Avro koyacak, gruplarda alacağı puanların karşılığı da cabası. Prestij, tanıtım, başarmanın huzuru artısı. Daha da önemlisi ülke puanına katkı. Tüm bunlara rağmen sezonun açıldığı haziran ayından, maçın oynandığı 18 Ağustos’a kadar Sivasspor yönetiminin olaya bakış açışı “eldekilerle olursa olur, olmaz ise nasılsa Konferans Ligi grupları garanti” diye yaklaştı. Bunu nereden anlıyoruz, takımdan gidenlerin dahi yerini doldurmakta acele etmemelerinden anlıyoruz.
Sahada oynan oyuna bakacak olursak aslında çok da analiz edecek bir durum yok. Rakipte topu her alan 18 yayına kadar gelebiliyorsa, kaleyi tutan her üç toptan ikisi gol oluyorsa analiz edecek bir durum yok demektir. Sahaya çıkan kadroda Leke’nin gayretli oyunu ümit verdi. Yatabare’ye alternatif olması, rekabeti artırması ilerleyen zaman içinde büyük katkı sağlayacak. Leke’nin dışında Erdoğan çok istekliydi iyi işler de yaptı. Takımın en kötüsü maalesef ikinci kez kırmızı beyazlı formayı giyen Robin Yalçın’dı. Diğer bir husus ise Sivasspor’un artık Max Gradel üstünden oynama alışkanlığından acilen vaz geçmesi şart. Aldığı her topu eziyor ya da keyfe keder harcıyor. Müsabakanın 65. dakikasında Erdoğan’ın bin bir gayretle rakip ceza sahasına kadar getirip ayağına bıraktığı topu beş kişi ile ceza sahasına yerleşmemize rağmen hiç kimsenin olmadığı ceza sahanın dışına göndermesi dayanılır gibi değildi. O hareketi herhangi bir futbolcu amatör takımda yapsa hocası anında oyundan almakla kalmaz, üstüne üstlük tokat atardı.
Yeni transferlere bakacak olursak hepsi sahadaki yerini aldı. Onları oynadıkları oyun açısından değerlendirmek bu maç için haksızlık olur. Adamların jetlak olmadıklarına dua etmemiz gerekir. Pazartesi imza attılar, çarşamba İsveç’e gidip perşembe sahaya çıktılar.
Her şeye, her skora rağmen Sivasspor 25 Ağustos’ta kendi sahasında bir Avrupa maçı oynayacak ve eğer oynanan oyun futbol ise her şeyin olabileceğini bilmemiz ve o nedenle tribünleri doldurmamız lazım. Başarmaktan daha önemli olan bu seviyelerde istikrarlı bir şekilde kalıcı olmaktır. Sivasspor son üç sezondur bu kulvarlarda bizi temsil ediyor. Bu küçümsenemeyecek bir şeydir.